Monday, July 23, 2012

SİZ AŞK'TAN N'ANLARSINIZ BAYIM?



çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

alt katında uyumayı bir ranzanın

üst katında çocukluğum...

kâğıttan gemiler yaptım kalbimden

ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.

aşk diyorsunuz,

limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca

havı dökülmüş yerlerine yüzümün

büyük bir aşk yamadım

hayır

yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım

gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı

tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...

saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.

aşk diyorsunuz ya

ben istemenin allahını bilirim bayım!

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

balkona yorgun çamaşırlar asmay

ki uçlarından çile damlardı.

güneşte nane kurutmayı

ben acılarımın başını

evcimen telaşlarla okşadım bayım.

bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.

insan kaybolmayı ister mi?

ben işte istedim bayım.

uzaklara gittim

uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin

uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!

süt içtim acım hafiflesin diye

çikolata yedim bir köşeye çekilip

zehrimi alsın diye

sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz

ilahiler öğrendim.

siz zehir nedir bilmezsiniz

zehir aşkı bilir oysa bayım!

ben işte miraç gecelerinde

bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,

birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,

uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin

bir şiir aradım.

geçen üç yıl boyunca

yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.

ülkem olmayan ülkemi

kayboluşumu aradım.

bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

bir ters bir yüz kazaklar ördüm

haroşa bir hayat bırakmak için.

bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

kimi gün öylesine yalnızdım

derdimi annemin fotoğrafına anlattım.

annem

ki beyaz bir kadındır.

ölüsünü şiirle yıkadım.

bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım

öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.

çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca

acının ortasında acısız olmayı,

kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.

kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.

aşk diyorsunuz ya,

işte orda durun bayım

islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım

kendimin ucunda

öyle ıslak,

öyle kötü kokan,

yırtık ve perişan.

siz aşkı ne bilirsiniz bayım

aşkı aşk bilir yalnız!

Didem Madak

No comments:

Post a Comment